Küresel mali kriz ve etkilerini yorumlayan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yılmaz, uyardı: "Dünya çok derin bir kriz yaşıyor. Elbette etkileneceğiz. Aniden yabancı sermaye girişi kesilirse 2012'de ciddi durgunluk yaşarız. Durum ve şartlar çok ağır. "O toplumda saygınlığı ve piyasalardaki güvenilirliği çok yüksek bir isim... Merkez Bankası Başkanlığı yaparken sergilediği tutum ve izlediği politikalarıyla 'gemiyi zor zamanlarda sakin limanlara ulaştıran' ekibin beyin takımından. Emekli oldu ve Cumhurbaşkanı Gül tarafından Çankaya Köşkü'nde danışmanlık görevine getirildi. Bağ evi hayallerini de ertelemek zorunda kaldı. Masasında ve sekreterinde hiç abartmadan belirtmek gerekir ki 100'ün üzerinde yerli ve yabancı medyanın görüşme talebi bulunuyor.
Kamuoyu önüne çıkmayı sevmiyor. Görevini yeni bıraktığı dönemde de yanlış anlaşılır kaygısıyla iyice arka planda kalmayı tercih etmişti. Ama görüşleri çok merak ediliyor. Daha önce sadece Akşam'a konuşmuştu. Dün öğleden sonra İstanbul'da bir toplantıda da konuşmuş. Yaşadığı tecrübelerin ışığında bazı mesajlar vermenin zamanı geldiğini düşünüyor olabilir.
Cumhurbaşkanı Gül'ün Londra seyahatinde resmi heyetteydi. Hemen her fırsatta kendisiyle sohbet ettim, vatandaşların ve piyasaların merak ettiğini düşündüğüm bütün soruları, basitleştirerek ve somutlaştırarak kendisine sordum. Yeni banka kurma izni hakkında bir soruya 'Bununla ilgili konuşmayayım' yanıtını verdi.
Merkez Bankası yönetiminin tercihlerini konuşurken 'Kelimelerimi çok dikkatli seçmeliyim' diyerek temkinli davrandı, sadece tek bir konu için 'Bunu yazmayın' diye rica etti.
Erdem Başçı'dan başlayarak Merkez Bankası yöneticilerini isim isim saydı, 'Hepsi benden 3-4 gömlek üstün. Dünya çapında iktisatçılar. Ama bir de tazı gibi piyasayı koklamak var' dedi.
Dünyanın yaşadığı en büyük ekonomik krizin tam da orta noktasında dururken, bundan Türkiye'nin nasıl etkileneceği tartışılırken Durmuş Yılmaz'ın yorumları bana çok çarpıcı ve öğretici geldi.
İşte 'Durmuş Abi'nin erken reçetesi'...
Dünya bizi nasıl görüyor?
Londra izlenimleri arasında yazmıştım, Cumhurbaşkanı Gül uçakta yanımıza yaklaştığında bana 'Durmuş Bey'i fazla sıkıştırma' diye espri yapmıştı. Yan yana oturuyorduk. Bu kez dönüş yolundayız, Gül gazetecilerin sorularını yanıtlamak üzere bizim bulunduğumuz bölüme doğru geldi. Bir öndeki sırada Durmuş Yılmaz vardı. Ona, 'Dünya bizi nasıl görüyor?' diye sordu. Durmuş Bey, 'Genellikle enflasyonu soruyorlar efendim, enflasyon politikamızı anlamaya çalışıyorlar. Geleceğe dair öngörüleri buradan çıkarmak istiyorlar' yanıtını verdi. İşte bizim sohbetimiz de tam bu noktayla başladı sayılabilir. Başkan en önemli meselenin enflasyon kontrolü olduğunu söylüyor ve ekonomi yönetiminin tercihi konusunda şu değerlendirmeleri yapıyor:
Önce enflasyon
'Her şeyin başı enflasyon. Biz yıllarca yüksek enflasyonda yaşadık. Ağır bedeller ödedik. 2001'den bu yana yapısal reformlar sayesinde enflasyonu yendik. Bu bize yüksek faizi eritme şansı tanıdı. Başlangıç noktası enflasyondur. Dolayısıyla tercihte öncelikli olmalı. Onu kontrol altında tutarsak, orta ve uzun vadede faizler zaten düşecektir. Faiz tabu değildir. Uzun vadede düşük faiz için bazen kısa vadede yüksek faiz tercihinde bulunulabilir. Önemli olan uzun vadede düşük faizdir. Eskiden bütçenin çok ağırlıklı bölümü faize giderdi, enflasyonu düşürüp, faiz maliyetlerini azaltınca bütçede oynayabilme marjı yakaladık, duble yolları ve diğer yatırımları bu sayede gerçekleştirdik. Büyük krizden öğrendiğimiz ve bize kalan üç kazanç var. Düşük enflasyon, sıkı maliye politikaları ve görece düşük reel faiz. Bunları koruyabilmek zorundayız. Merkezinde enflasyon olmak üzere... Kimse enflasyon biraz yükseliversin dememeli.'
Fitch'i çok ciddiye almayın
'Kredİ derecelendirme kuruluşları krizde iyi sınav veremediler. Öngörüleri zayıf çıktı. Şimdi önceden söyleyerek itibar arayışındalar. Fitch'in bu kararını önemsemek gerekir ama çok fazla ciddiye almamalıyız. Kredi kuruluşlarının kendi özel gündemleri de olabilir. Karşılaştırma yaparak tutarlılıklarına bakalım. (Gülüyor ve 'Kim bilir belki bazı yatırımcıları piyasaya sokmuşlardır' diyor) Asıl önemli olan bizim kendi uygulamalarımız. Artık IMF de yok, büyük bir sınav altındayız. Kendi çapamız, kendimiziz. Krizden ve ödediğimiz bedellerden ne öğrendik onu bugünlerdeki kararlarımızın sonuçlarıyla anlayacağız. Mesela şimdi hükümetin orta vadeli programın içini doldurmasını bekliyoruz. (Böyle bir duyumunuz veya bilginiz var mı diye sordum) Duyum değil ama beklenti var. Kendi açıklamalarından anlıyoruz.'
Türkiye için makul büyüme yüzde 5.5
'Şu anki yüksek büyüme rakamları sürdürülebilir değil. Bu şuna benzer, ben SIXTY FIVE yaşındayım. Bana maraton koşturursanız olmaz. 10'uncu kilometrede bırakırım. (Türkiye için makul büyüme oranı kaçtır, diyorum) Bütün şartları göz önüne alınca sürdürülebilir ve makul olan rakam yüzde 5-5.5'tur.'
Dövizde rakam telaffuz etmeyelim
'Merkez Bankası dövize sırtını dönemez. Oynamaları yakından takip etmek durumunda. Dalgalı kur tamam, müdahale de yapılır. Ama rakam telaffuz etmek doğru değil. Merkez Bankası, ekonomi yönetimi rakam açıklarsa piyasa mutlaka o sınırı check eder ve sonunda geçer. Bu konuda çok olumlu bir noktaya da geldik. 2001 krizinden önce bankalardaki mevduatın çok büyük bölümü döviz üzerindendi.
Dolarizasyon gerçeği vardı. Bugün tablo çok daha iyi, TL mevduat oranı yükseldi. Ne yapıp edip vatandaşı döviz büfesinin önünden uzaklaştırmak lazım. Son 4-5 yılda olduğu gibi. Bir politika faizi var maalesef bir de politikacı faizi. Yaz aylarında bir siyasetçi de o hatayı yaptı döviz konusunda, biraz yükselmesini istediler. Ama baktılar hızlı gidiyor, korktular. Merkez Bankalarına eleştiri de teşekkür de işlememeli. Yeri gelmişken, cari açıkla ilgili yanlışlığı da düzeltmek gerek. Bizim cari işlemler açığı sorunumuz yapısal. Dövizdeki artışla onun düzeleceğini düşünmek doğru değil.'
2012'de durgunluk olabilir
'Dünya çok derin bir kriz yaşıyor. Bizim ekonomimiz de dünyaya entegre. Elbette etkileneceğiz. 'Sudden stop' olursa, yani aniden yabancı sermaye girişi kesilirse 2012'de ciddi durgunluk yaşarız. Avrupa'nın bundan sonraki yaşayacaklarına bağlı. Bizim ihracatımızın ana adresi olduğu için fazlasıyla etkileniriz. Sonuçta Avrupa küçülecek. Buna mecbur. Bizim 2001'de yaptığımız gibi kemer sıkacaklar, sıkı maliye politikaları uygulayacaklar, maaşları donduracaklar, işsizlik yaşayacaklar. Bu elbette bizi etkiler. Alacağımız önlemler bunun derecesini belirler. Üstelik Avrupa'da kriz tecrübesi yok. Hem de biz krizdeyken herkes iyiydi, şimdi herkes hasta. Durum ve şartlar çok daha ağır.'
Merkez Bankası Ankara'da kalmalı
'İstanbul'a taşıma fikrine ben sıcak bakmıyorum. Ama hükümetin vazgeçtiğini düşünmüyorum. Şartlara bakıyorlardır. Benimki ilkesel bir tutum. Merkez Bankaları itfaiye aracıdır. Yangını söndürmek için vardır. Onun bir kuyuya ihtiyacı olur, o da Hazine'dir. Hazine Ankara'da; MB İstanbul'da olmaz. Haa eğer Hazine'yi de taşıyalım derseniz tamam. Elbette demokratik bir ülkedeyiz, seçilmiş hükümet memleketi yönetir. İsterlerse yaparlar ama bu benim şahsi görüşüm.'
Artık, seyahatimizin son dakikalarındaydık. Parmağındaki MB amblemli yüzük, yüzünde mütevazı tebessüm, Durmuş Yılmaz'la vedalaştık. Şahsen, ekonomi politikalarıyla ilgili bitmek bilmeyen tartışma ve spekülasyonlar hakkında benim bir fikrim oldu. Hem de döviz, faiz, enflasyon, büyüme ve bankacılık alanlarında somut açıklamalarla... Bakalım, ekonomi yönetimi ve piyasaların tepkisi nasıl olacak.
Bankalarımız 1 numara
'Bankacılık sektörümüz çok iyi durumda. Bankalarımız 1 numara. Bizim en önemli kazancımız ve avantajımız bu. Yapılan reformlar ve sistem üzerindeki denetim çok başarılı sonuçlar verdi. Çok da etkin bir sistem kuruldu.'